Aşk Üzerine
Aşktan bahsederken her
zaman aşk yüceltilir. İnsandaki en yüce duygudur, aşkı bir kere tattın mı
müptelası olursun, aşktan daha güzel bir duygu yoktur insanda… Uzar gider. Aşk
üzerine şarkılar bestelenir, şiirler kitaplar yazılır, filmler çekilir. Hepsi mütemadiyen
mutlu sonla biter. Sanki mutsuz biten aşk hikayesi yokmuşçasına. Sanki aşk
herkese her zaman iyi gelirmişçesine. Bence sevmeyi sevilmeyi bilmeyenlere göre
de aşk safsatadan ibarettir. Aşk insanlığın var oluşundan beri ele alınmaya
çalışılmış; kanımca da asla çözümlenememiş bir mevzudur. Kimilerine göre
bilimsel dayanaklara dayandırılır kimlerine göreyse de pür duygudan ibarettir.
Birine gönlünü, kalbini vermektir. Aşk özlemektir, yanındayken bile özlemektir.
Aşk aynı ortamı paylaşıp hasretten alev alev yanmaktır. Bazılarının
düşündüğünün aksine aşkın mantıkla bir ilişkisi yoktur. Zira yemek yemeden tok
hissetmenin mantıkla açıklanabilir bir kısmı yoktur. Aşk için dağları delmenin
mantıklı hiçbir yanı yoktur. Bir başkasında nefret ettiğin özellikler aşık
olunanda görülmez, aşkın parçasına dönüşür. Çünkü aşk insanı kör eder. Peki tüm
bunların dışında aşk nedir? Tutku mu, mutluluk mu, mükemmellik mi? Sonsuzluk
mu, güvenmek mi, inanmak mı? Yoksa ruh eşini bulmak mı? Belki hepsinden biraz
belki de hiçbiri! Aşk kavuşmak mıdır her zaman yoksa her zaman kavuştuğuna mı
aşık olursun? Kavuşulamayan ya da imkânsız aşklara ne demeli? (Evet bir de
böyle bir tabir var aşkla ilgili “imkânsız aşk”. Nedir aşkı imkânsız kılan
şeyler, neden imkansızdır bir aşk? Birçok faktörü olabilmesine karşın bu yazıda
meramım imkânsız aşkın nedenleri değil aşkın kendisini yazmak.) İşte o zaman iş
daha da garip bir hal alır. Rüyalarda kavuşmayı dilersin bazen. Uyursun
saatlerce uykun olmamasına rağmen rüyada görüşebilmek dileğiyle. Bir kokuda
ararsın onu, bir renkte bazen, bazense bir kitap satırında bir şiir dizesinde.
Kavuşamadıkça buluşamadıkça hasretin artar. Hasretinin artmasına mukabil sinsi
bir yalnızlık büyür içinde. Etrafına yüzlerce insan varsa bile bu öyle bir
yalnızlık değildir. İçinde büyütürsün o yalnızlığı, kavuşamamanın oluşturduğu
boşluğu doldurmak için büyütürsün. Ama o boşluk öyledir ki hiçbir şey
dolduramaz onu, aşık olunan dışında. İşte bu sürükler insanı iflah olmaz
yalnızlık duygusuna. Yalnızlığını paylaşmak istersin cama tutunabilen yağmur
damlalarında, perdeden sızan güneş ışınlarında… Vazgeçmeyi denersin. Çalan
müziğe kulaklarını kapatır, doğan güneşe sırtını döner, kokulara burnunu
tıkayarak vazgeçmek için direnirsin. Aslında bakılırsa bu direniş de
anlamsızdır. Çünkü insan inandığı şeyler için mücadele etmeyi de bilmelidir.
Vazgeçmeye çalışmak inanmadığın bir aşkın göstergesidir. Aşkı anlamak anlatmak
için ne yeterli kelimeler ne de tanımlayacak bir ifade var lügatte. Dolayısıyla
uzatmadan şöyle diyelim; aşk her mekânda haklı, her devirde güzel, her zaman
yüce ve mücadeleye değer.
Yorumlar
Yorum Gönder